Özet:

Dün akşam özellikle medikal estetik ve genel olarak tıbbi uygulama hataları iddialarındaki yol haritasını sevgili Prof. Dr. Halis Dokgöz ve Dr. Anıl Özgüç hocalarla konuştuk. “Doktor hatası ve ihmallerinin neler olduğu?, yanlış teşhis koyan doktor,  özel hastaneler için tazminat davalarında hangi mahkemeler görevli, bu nasıl fark yaratıyor, arabuluculuk açısından farkının ne olacağı? Estetik ameliyatlar tüketici mahkemesi, malpraktis dava dilekçesi örneği, malpraktis Yargıtay kararları, estetik ameliyatlarda zaman aşımı, estettik doktoruna dava açmak, doktor hastaya müdahale etmedi, botoks öldürdü” gibi aslında medyada çok duyduğumuz kavramlara açıklık getirmek istedik. Aşağıdaki görseldeki söyleşi başlığını ve konuşma süremizi aştık. Bir başka deyişle; “tıbbi konuların haberleştirilmesi sürecinde etik ve hukuki sorumluluklar” başlığını da tartıştık. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet haberlerini de ihmal etmedik. Aşağıda bu konulardaki uzlaşı sağladığımız görüşleri bulacaksanız. Bir yol haritası belirledik.

Yorulmaz Medikolegal antet“Konu başlığı” ve “süre” ihlali, akşama damgasını vurdu. Zira eski dostlar uzun bir aradan sonra, yüz yüze olmanın sıcaklığı içinde akademik ilgi alanları olan konu olması nedeniyle susmak istemediler.

Tıbbi uygulama hataları nedenleri “Doktor hatası ve ihmallerinin neler olduğu?” sorusuna yanıt olarak, özellikle hastane dışı medikal estetik konuları çerçevesinde; lazer epilasyon, peeling, dolgu gibi en sık şikayet konusu olaylar üzerinden açıklandı. Bu cihazların, malzemelerin onaylı olması, uygulamaların hekimler tarafından ve denetlenebilir yerlerde yapılmasının önemi aktarıldı. Bu yönde seçim yapılması zorunluluğu vurgulandı. “yanlış teşhis koyan doktor” konusu biraz da COVID-19 Pandemisi çerçevesinde kısıtlanan hasta hekim iletişimi, muayene imkanları çerçevesinde ele alınıp, bu kısıtlılıkların sorumlusunun hekim olamayacağı aktarıldı.

Özel hastaneler için tazminat davalarında hangi mahkemeler görevli” önemli bir soru idi. Son yıllarda olan bu “tüketici mahkemeleri” şeklindeki değişimin sonuçları da konuşuldu. Bu değişikliği hiç uygun bulmamıştık. Tıbbi uygulamaların tüketici mahkemelerinde ele alınması, aslında sağlığın ticarileştirilmesinin göstergesi idi. Ama akşam tüketici mahkemelerinde bir dava şartı olarak getirilenarabuluculuk”  uygulamalarını konuşmaya ağırlık verdik.

Arabuluculukta uzmanlaşma” ve “Sigorta” ya da sigortacının uzlaşma masasında mutlak bulunması gibi konulara yer verdik. “Estetik ameliyatlar tüketici mahkemesinde mi görülmeli idi”, tabi ki böyle değildi. Mahkeme farkı sağlık hizmeti sunulan yerle ilgili idi.

“Malpraktis dava dilekçesi örneği”, “Malpraktis Yargıtay kararları” talebi, “estetik ameliyatlarda zamanaşımı” süresinin merak edilmesi, “estetik doktoruna nasıl dava açılır” gibi medyada çok sık yer bulan soruları; güncel “botoks öldürdü” haberi üzerinden konuştuk. Ciddi bir düzeltme yaptık. Ölüme yol açan botoks değildi. Dolgu malzemesi kullanılmıştı. Bu dolguların uzman olmayan ellerde ölümcül olacağı otopsi bilgileri ile aktarıldı. Bu malzemeyi kullanan bir hekim değildi. Bu şekildeki mega basın hatasının; sağlık çalışanlarını özneye alıp suçlayarak, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete de zemin hazırladığını konuştuk. Av.Yazgülü Taştemir’in şiddetin önlenmesi ile ilgili tez çalışması  çerçevesinde önerilerimiz oldu web sayfamızda da olan yasa değişikliği eleştirimizi yineledik. Elbette bu hatalı haberler hekimler için dava açma arayışlarını da beraberinde getiriyordu.

Hak arama hakkı çerçevesinde hasta ve yakınlarının hekimlere dava açmaya çalışması, bunun için bir dava dilekçesi örneği araştırması, ilgili Yargıtay kararlarının araştırılması, zaman aşımı süresinin merak edilmesi çok doğal. Ancak şunun bilinmesi gerekli, hekimler aleyhine açılan davaların %90’ı hekimler lehine sonuçlanıyor. On yıl kadar sürebilen davalar davacı ve davalı için tam bir ceza. Bu saçma oranın en önemli nedeni, gerçek malpraktis yerine hatalı açılan davaların hukuk sistemini meşgul etmesi.

Bu anlamda kendi uygulamamızı aktarma fırsatı oldu. Dosyaları inceleyip, risk analizi yapıp, tıbbi uygulama hatası olmadığını saptadığımız olguların bulgularını içtenlikle ikna edici bir şekilde ailelerle paylaştığımızı açıkladım.  Ortada kaldığımız, eksik belgeleri tamamlanamayan dosyalar için de Tabip odası, CİMER gibi şikayetleri bilirkişi desteği ile değerlendiren kurumlara başvuru önerisinde bulunduğumuzu, ilgili dilekçelerin tıbbi argümanlarına, Yargıtay kararı örnekleri gereksinimine destek olduğumuzu açıkladım.

Bu aşamada Sevgili Halis, onur verici şekilde “Bilimsel Mütalaa” konusunu ve öncü katkılarımızı açıkladı. Elbette önemli bir misyonumuz “Hekim Savunma Stratejisi ve Medikolegal Konsültasyon”   bu görevimizi yerine getirmek için,  bilirkişi raporları , bilimsel mütalaa , bu kapsamda uzman görüşü, çapraz sorgu , hasta güvenliği  gibi enstrümanları en etkili şekilde kullanıyoruz.

Sonuç olarak; Sakarya’da hastane önündeki ölüm olgusu özelinde olduğu gibi, özellikle adliyeye yansımış olaylarda sadece basına yansıyan bilgilerle yorum yapılmasının doğru olmadığı, elbette her hekimin acil müdahale yetki ve sorumluluğu olduğu, bu sorumluluk ihlalinin de ağır cezaları olacağını konuştuk. Sağlık konularının haberleştirilmesi sürecinde hasta güvenliği ve sağlık çalışanı güvenliği konularını daha ayrıntılı dinlemek isterseniz linkte Dt. Anıl Özgüç ve Prof. Dr. Halis Dokgöz’ün birçok yararlı videosunu birlikte dinleyebilirsiniz.

Dr. Coşkun Yorulmaz