17.07.2020 tarihinde vefat eden Türkiye’nin önemli sanatçılarından Huysuz Virjin olarak tanıdığımız Seyfi Dursunoğlu, yıllar önce verdiği bir röportajda, öldükten sonra vücudunu bilim için kadavra olarak bağışladığını belirtmişti. Vefatının öğrenilmesiyle sevenlerinin saygısını, bu örnek davranışıyla bir kat daha arttırdı.
Tıp fakültesi müfredatında yer alan anatomi gibi derslerin en önemli eğitim materyallerinden biri kadavradır. Ülkemizde tıp fakültesi ve tıp öğrencisi sayısı her geçen gün artmasına rağmen kadavra bağışı, ihtiyaç ve nüfusa göre yok denecek kadar azdır.
Genellikle kimsesizlerin vücutları mevzuat çerçevesinde kadavra olarak kullanılması için üniversitelere gönderilmesine rağmen sayı yetersizdir. Bu sebeple, çoğu tıp fakültesinde maketlerle eğitim ve çalışma yapmak durumunda kalmaktadır. Elbette bu, tıp eğitimi açısından oldukça olumsuz bir eksikliktir.
Kadavra bağışı; ülkemizdeki mevzuat çerçevesinde yasal olmasına rağmen bilgi eksikliği, ön yargılar, dini inançlar vb gerekçelerle istenilen sayılara ulaşamamaktadır. Bu önemli ihtiyaç nedeniyle kadavra ithalatı yapılmakta ancak bu yolun oldukça külfetli olduğu bilinmektedir.
Bağışlanan vücutlar eğitim ve bilimsel araştırmalar amacıyla kullanılmaktadır. Bağışlanan vücuda ilişkin bağış yapılan fakülteler değerlendirme yaparak, öğrencilerin ya da araştırmacıların sağlığını etkileyecek nitelikte bulaşıcı hastalık gibi özellikli durumların varlığı halinde uygun olmayan bağışı kabul etmeyebilir.
Kadavra üzerinde yapılan çalışma ve araştırmalar sonucu, bağışlayanın önceki istekleri çerçevesinde defin ve cenaze işlemleri ya fakülte yetkilileri ya da önceden belirtilmiş ise bağışlayanın yakınları tarafından gerçekleştirilebilir.
Resim: The Anatomy Lesson of Dr. Nicolaes Tulp by Rembrandt
Kadavra Bağışına İlişkin Yasal Düzenlemeler
Teşhis, tedavi ve bilimsel amaçlarla organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklini düzenleyen 2238 sayılı Organ Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda;
Madde 6: “On sekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden organ ve doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunludur.”
Madde 14: “Bir kimse sağlığında vücudunun tamamını veya organ ve dokularını, tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlar için bıraktığını resmi veya yazılı bir vasiyetle belirtilmemiş veya bu konudaki isteğini iki tanık huzurunda açıklamamış ise sırasıyla ölüm anında yanında bulunan eşi, reşit çocukları, ana veya babası veya kardeşlerinden birisinin; bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının muvaffakiyetiyle ölüden organ veya doku alınabilir.” hükümleri yer almaktadır. 1982 ve 2014 yıllarında ise bu maddeye aşağıdaki ek fıkralar eklenmiştir:
“(Ek: 21/1/1982-2594/1 md) Ayrıca vücudunu ölümden sonra inceleme ve araştırma faaliyetlerinde faydalanılmak üzere vasiyet edenlerle yataklı tedavi kurumlarında ölen veya bunların morglarına getirilen ve kimsenin sahip çıkmadığı ve adli kovuşturma ile ilgisi olmayan cesetler aksine bir vasiyet olmadığı taktirde 6 aya kadar muhafaza edilmek ve bilimsel araştırma için kullanılmak üzere ilgili yüksek öğretim kurumlarına verilebilirler. Bu cesetlerin defin hususu dahil tabi olacakları işlemler Adalet, İçişleri, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarınca bu Kanunun yayım tarihinden itibaren 3 ay içinde çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
(Ek fıkra: 2/1/2014-6514/42 md.) Tıp eğitimi için gerekli olan kadavranın yurt içinden yeteri kadar temin edilememesi hâlinde, kadavra veya kadavra parçası, soykırım ve insanlığa karşı işlenmiş suçlar yoluyla ölmüş kimselerden temin edilmemiş olması kaydı ile yurt dışından temin edilebilir. Kadavra veya kadavra parçası temini ile yurt dışından kadavra temin edecek kişi veya kuruluşların yetkilendirilmesine dair usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir.”
Adli Tıp Kurumu İle İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’un “Kimsesiz Cesetler” başlıklı 17. Maddesindeki düzenleme ise şu şekildedir:
“Morg dairesine getirilen ve otopsinin sonuçlanması ile hüviyetinin tespitinden sonra morg dairesiyle ilgisi kalmayan ve yakınlarınca alınmayan veya araştırmalar sonucu kimsesiz olduğu anlaşılan ceset veya kısımları, adlî tahkikatla ilgisi kalmamış olması ve aksine vasiyet bulunmaması şartıyla, en az altı ay süreyle muhafaza edilmek ve bilimsel araştırma için kullanılmak üzere ilgili yükseköğretim kurumlarına verilebilir.
Ceset veya kısımlarının, bilimsel araştırma amacıyla yükseköğretim kurumlarına verilmesiyle ilgili işlemler yönetmelikle düzenlenir.”
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun B.03.1.HSK.0.70.12.04-010.06.02-165-2011 sayılı, 18/10/2011 tarihli Genelgesi’nin “D- Kimsesiz Cesetlerin Bilimsel Araştırmada Kullanılması” başlıklı bölümünde ise adli tahkikata konu edilmiş bazı özellikli cesetlerin bilimsel araştırmalarda kullanılmasıyla ilgili aşağıdaki şekilde açıklık getirilmiştir:
“Bazı üniversitelerimizin tıp fakültesi dekanlıklarından alınan yazılarda; “adli tahkikata konu edilmiş olup, kimliği belirsiz ya da kimsenin sahip çıkmadığı veya yakınlarının almaması nedeniyle mezarlığa gömülecek olan otopsi yapılmış veya yapılmamış cesetlerin gömülme aşamasında üniversitelerin anatomi ana bilim dalında tahniti yapılarak bir süre bekletildikten sonra, öğrenci eğitiminde ve bilimsel araştırmalarda kullanılması için protokol düzenlenmesi talebinde bulunulduğu, Cumhuriyet başsavcılıklarımızda ise uygulamada bu taleplerin nasıl karşılanacağı” yolunda tereddütler olduğu bildirilmiştir.
Tıp eğitiminin en önemli kısımlarından birini oluşturan anatomi-kadavra eğitimi alternatifsiz bir model olup, aynı zamanda hekim adaylarının insan vücudunu bilimsel olarak öğrenmelerini de sağlayan bir olgudur. 2238 sayılı Kanunda, kaza veya doğal afetler sonucu ölen kişilerden vasiyet ve rıza aranmaksızın organ ve doku nakli yapılabileceği, ayrıca yataklı tedavi kurumlarında ölen veya bunların morglarına getirilen ve kimsenin sahip çıkmadığı ve adli kovuşturma ile ilgisi olmayan cesetlerin, aksine bir vesiyet olmadığı takdirde 6 aya kadar muhafaza edilmek ve bilimsel araştırma için kullanılmak üzere ilgili yüksek öğretim kurumlarına verilebileceği hüküm altına alınmış ve benzeri bir düzenlemeye de Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde de yer verilmiştir.
Bu yasal düzenlemeler doğrultusunda, kıyas yolu ile ölü muayene ve otopsi işlemlerinin bitirilmesini müteakiben adli tahkikata konu edilmiş olup kimliği belirsiz ya da kimsenin sahip çıkmadığı veya yakınlarının almaması nedeniyle mezarlığa gömülecek olan cesetlerin öğrenci eğitiminde ve bilimsel araştırmalarda kullanılmasına imkân tanınması, kimlik belirleme ve gerektiğinde tekrar adli inceleme yönünden yararlı olabileceği gibi, bu süre zarfında yakınlarının bulunması hâlinde cesedin tesliminde de kolaylık sağlanabilecektir.”
Mevzuatımızdaki düzenlemeler çerçevesinde Sağlık Bakanlığı, YÖK, Diyanet İşleri Başkanlığı ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlar ile STK’lar tarafından kamuyu bilgilendirecek çalışmalar yapılması, ilgili kurumlarda görevli personele verilecek hizmet içi eğitimlerle mevzuatın etkin uygulanmasının sağlanması sağlanmalıdır.
Kadavra ve bağış konusu açılmış iken çok daha önemli bir konuya organ nakline de değinilmelidir. Sayın Seyfi Dursunoğlu’nu rahmetle anmanın oluşturduğu bu fırsatla bir sonraki yazımız kadavradan organ nakli olacak.
Bir Cevap Yazın