*Bu yazı, Fikir Liderleri Dergisi’nin son sayısında(Cilt: 2 – Sayı: 5) yayınlanmıştır.
RÜMEYSA BERİN ŞEN AFFET BİZİ…
Ankara Şehir Hastanesi Kadın Doğum Kliniği uzmanlık öğrencisi Dr. Rümeysa Berin Şen (25), nöbet çıkışı evine dönerken kullandığı otomobille yol kenarında duran kamyona arkadan çarptı. Şen yaşamını yitirirken, kaza güvenlik kamerasına yansıdı. Hekimler yasta, üstelik kızgın… Uykusuz 36 saati bulan nöbetler ölüme açık davetiye. Bunu profesyonel sürücüler için dahi engelleyen kanunlar var.
*Hekimler için yok mu? |
*Sadece sağlık çalışanları mı uykusuzluktan yorgunluktan ölüyor? |
*Hastalar güvende mi? |
*Çoğunluğu devlet memuru hekimler yasak emirleri mi uyguluyor? |
*Kazanın ölümle sonuçlanmasında başka faktörler etkili mi? |
Bu sayıda başka yazı hazırlamıştım. Ancak, adli bilimler uzmanı olarak böyle bir ihmale, bu kadar çok soruya kayıtsız kalmak mümkün olmadı. Soruların cevaplarını hepimiz biliyoruz. Yine de yazalım çoğaltalım belki daha az genç meslektaşımızı, insanımızı kaybederiz. Kamyon neden uyarı işareti olmadan duruyordu, neden kasasında koruyucu bariyer yoktu, kaza öncesi sollanamayan aracın kusuru var mıydı? Bunlar ortaya çıkacaktır. Bu yazıda yorgunluk, dinlenme hakkı, hasta ve çalışan güvenliği konularına odaklanılacak.
Av. Tülay Ekici, Av. Ziynet Özçelik tarafından hazırlan Türk Tabipler Birliği’nin açıklaması, hekimlerin çalışma süresi, nöbet, fazla çalışma, dinlenme ve izin hakları gibi konulara aşağıda gösterildiği gibi açıklık getirmektedir;
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca haftalık çalışma süresi 40 saattir. Özel kanunlarla yahut bu kanuna veya özel kanunlara dayanılarak çıkarılacak tüzük ve yönetmeliklerle, kurumların ve hizmetlerin özellikleri dikkate alınarak, farklı çalışma süreleri belirlenebilecektir. Buna karşılık, kamu görevlisi hekimlerin günlük ya da haftalık çalışma sürelerinin üst sınırına yönelik bir belirleme bulunmamaktadır. Bu durum hekimlerin dinlenme haklarını ortadan kaldırıcı suistimallere yol açmaktadır. Dinlenmeden çalışma, geçen yüzyıl yasaklanmıştı.
“Dinlenmek çalışanların anayasal hakkıdır.” Bu hak temel hak ve hürriyetlerden olup, şahsa bağlı olarak devredilemez. Avrupa Birliği Parlamentosunun üye ülkeler açısından bağlayıcı ve zorunlu 1993 tarih ve 104/EC ve 2003 tarih ve 88/EC sayılı direktiflerinde, hekimlerin günlük çalışma süresi 8 saat olup bu süre haftalık 40 saati aşmayacaktır. Zorunlu hallerde günlük çalışma süresi 10 saati aşmamak üzere uzatılabilecektir. Ancak günlük 10 saatlik çalıştırma halinde dahi, çalışanlar yönünden bir yılda 24 hafta ortalama 8 saatlik çalışmayı güvence altına alacak şekilde çalışma düzeninin belirlenmesi zorunludur. Avrupa Birliği Mahkemesi’nin 03.10.2000 tarihli SİMAP, 09.09.2003 tarihli JAGLER ve 11.01.2007 tarihli VOREL kararında, hekimlerin nöbetler dahil haftalık çalışma sürelerinin en çok 48 saat olabileceği belirtilmiştir.
Uzmanlık Öğrencisi Hekim Nöbetleri:
*Nöbet, saat 08.00’den ertesi gün 08.00’e kadar devam eder.
*İcap nöbeti dışındaki nöbet türlerinde nöbetçi olanlar kurumdan ayrılamaz.
*Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği’nin 4/1-l maddesine göre uzmanlık öğrencileri “Kurumlarındaki kadro ve pozisyonları ne olursa olsun bu yönetmelik hükümlerine göre uzmanlık eğitimi gören kişiler” olarak tanımlanmıştır.
*Yönetmeliğin; 26. maddesinin 3. fıkrası uyarınca uzmanlık öğrencileri eğitim sorumlusunun gözetim ve denetiminde araştırma ve eğitim çalışmalarında ve sağlık hizmeti sunumunda görev alabilir. Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca da uzmanlık eğitimi uygulamasından sayılmayan işlerde görevlendirilemezler.
*Uzmanlık öğrencilerinin eğitim aldıkları kurumlardaki nöbet ve çalışma düzenlerinin yönetmelikle düzenlenen bu temel kurallara göre belirlenmesi gerekmektedir.
Bu kurallar uyarınca uzmanlık öğrencilerinin kendi alanlarında eğitim sorumlusu gözetimi olmaksızın nöbet tutturulması hukuka aykırı olduğu gibi uzmanlık eğitimi ile ilgisi bulunmayan hizmetlerde nöbet tutturulması da mevzuata aykırıdır.
Nöbet sonrası dinlenme-izin hakkı/nöbet-fazla çalışma :
*Gece nöbeti tutanlara ertesi gün görev verilemez.
*Geceyi yoğun mesai ile uykusuz geçiren personele, kurumun personel durumu ve imkânları müsait olmak, hizmeti aksatmamak kaydıyla evinde veya kurum içerisinde lüzum görüldüğü sürece dinlenmesi için baştabip izin verebilir.
*Hafta tatillerinde ve resmi tatil günlerinde nöbet tutanlara hizmeti aksatmamak kaydıyla diğer iş günlerinde nöbet süresi kadar izin verilebilir.
* İzin kullandırılmayan hekimlere ise nöbet karşılığında ücret ödeneceği 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek 33. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca; Yataklı tedavi kurumları, seyyar hastaneler, ağız ve diş sağlığı merkezleri ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri’nde haftalık çalışma süresi dışında normal, acil veya branş nöbeti tutarak, bu nöbet karşılığında kurumunca izin kullanmasına müsaade edilmeyen personele, izin suretiyle karşılanamayan her bir nöbet saati için (nöbet süresi kesintisiz 6 saatten az olmamak üzere)nöbet ücreti ödenecektir. Ancak ayda 130 saatten fazlası için ödeme yapılmayacaktır. Bu madde hükmü, üniversitelerin yataklı tedavi kurumlarında çalışan asistanlar için de uygulanmaktadır.
Özel kurum ve kuruluşlarda çalışanlar yönünden bakıldığında İş Kanunu’nun 41 ve devamı maddelerinde nöbet ve benzeri adlar altında yaptırılan fazla çalışmaların sözleşme kapsamında benzer şekilde kurala bağlandığı görülmektedir. Açık olan Dr. Rumeysa gibi 36 saat dinlendirilmeden çalıştırılma yasaktır. Elbette bu yasağın hukuk dışında tıbbi nedenleri de bulunmaktadır.
Birçok disiplinde, uykusuzluk bir onur nişanı olarak kabul edilir. Kıdemli bir medikolegal hastane konsultanı olarak, bazı hekimlerin çok az uykuyla ya da hiç uyumadan ne kadar iyi çalıştıklarıyla övünecek kadar ileri gittiklerini sık gözlemliyorum. Benim de geçmişte uykusuzluk rekorlarımla övünmüşlüğüm az değildir. Şimdi Tip II diabetimin nedenini biliyorum.
Gerçek şu ki “biz de uyumadık, biz de çok nöbet tuttuk” yaklaşımı öğretim üyeleri, yöneticiler için artık doğru bir yaklaşım olmadığı gibi, ciddi hukuk dışı bir hatadır. Bu hata onlar için de sorumluluk doğuracak, ölümlere ya da yaralanmalara yol açabilir. Uyku araştırmaları, bir gecede yedi saatten az uyuyan kişilerde bilişsel veya düşünme eksikliklerinin nesnel olarak kanıtlanabileceğini göstermektedir. İlgili branşlardan meslektaşlarımın bu konuyu bilimsel olarak ön plana çıkarmasını diliyorum. Hekimler ve hemşireler için insani çalışma saatleri getirerek, liderlik etmek tıp fakültelerine, uzmanlık programlarına, bakanlıklara ve hastanelere bağlı olsa da, hastalar, aileler ve en önemlisi meslektaşlar olarak bu değerli bilgilerle yapabileceğimiz bazı şeyler var.
Şimdi bir sağlık ortamı açısından konuyu düşünelim. Kuşkusuz uykusuz, tıbbi ve hukuki kurallara aykırı sürelerde, dinlenmeden çalışan sağlık profesyonelleri daha fazla hata yapar ve kendi performanslarına asla ulaşamazlar. Konu bu kadar açık. Yakın tarihli New York Times’da yayımlanan bir haberde bahar aylarında olan sözde enerji tasarrufu için yapılan “yaz saati” “kış saati” uygulamaları döneminde dahi tıbbi uygulama hataları iddialarının %20 arttığı belirtilmektedir. Aynı dönemde trafik kazalarında da benzer oranda artış olmaktadır. Elbette yasal sınırın dışına çıkan uykusuz nöbetler çok daha tehlikeli bir sorundur. Konu bir saat uykusuzlukla sınırlı değildir.
14 Temmuz 1997’de, Chicago’daki büyük bir akademik tıp merkezinde 36 saatlik nöbetli mesaisini tamamladıktan sonra, birinci yıl dahiliye uzmanlık öğrencisi eve gitmek için arabasına bindi. Yolda, arabasının direksiyonunda uyuyakaldı ve 23 yaşındaki bir kadının kullandığı arabaya çarptı. Kadın kafasından yaralanmış ve bu da onu kalıcı olarak sakat bırakmıştı. Yaralı kadın (davacı), uzmanlık öğrencisinin 36 saat çalıştığını bildiğini veya bilmesi gerektiğini ve bu nedenle çalıştığı aşırı saatlerden yorulduğunu bildiği iddiası ile sağlık kuruluşu yöneticilerine dava açtı. Davacı, sağlık kuruluşunun görevini ihlal ederek bu kazayı önleme sorumluluğunu ihlal ettiğini iddia etti. Leonard Berlin, Liability of the Sleep-Deprived Resident, American Journal of Roentgenology. 2008;190: 845-851. 10.2214/AJR.07.3311
Dr. Rümeysa özelinde sağlık kuruluşunun ya da Sağlık Bakanlığı’nın yukarıdaki örnekte olduğu gibi, istihdam kapsamı dışında, otoyolda çalışanının davranışlarını kontrol etme görevinin pek kabul edilmeyeceğini bilmeliyiz. Burada sorun, sağlık otoritesinin otoyolda sürüş sırasında çalışanı kontrol etmemesi değil; aksine, iş verenin kazadan önceki davranışının öngörülebilir bir zarar riski yaratıp yaratmadığı olmalıdır. Bu kadar uzun çalıştırılmasa ya da ulaşım için imkan sağlansa bu ölüm önlenebilecek miydi sorusunun yanıtı açıktır.
Belki uykusuz bir uzun yol sürücüsü bir yayaya kusurlu olarak çarpsa, şoförü uykusuz çalışmaya zorlayan şirket yöneticilerinin sorumluluğunu düşünmek ufuk açıcı olabilir. Bu nedenle yolda olan kazaları “iş dışı” klasik kuralı ile iş veren sorumluluğundan çıkarmak hukuken doğru olmayabilir. Burada iş yerinden kaynaklanan bir problem, yolda işçi ve üçüncü şahıslar açısından tehlike oluşturmaktadır. Sağlık kurumu yöneticileri uykusuz ve yorgun eve dönen öğrencilerin kaza yapabileceğini, bunun açık bir tehlike olduğunu, hekim olmaları da göz önüne alındığında öngöremezler miydi? Buna bilirkişilerin öngörülebilir bir durum olarak bakacağı açıktır.
Alkol tüketilmesi zorunlu bir işi yapan çalışan, (örneğin barmen) mesaisi bittiğinde işverenin alkollü olduğu bilgisi dahilinde araç kullanarak eve gidiyorsa iş verenin önlem alma sorumluluğu olmayacak mıdır? Alkollü olmak ile uykusuz olmak benzer bilişsel sonuçlarla kazalara davetiye çıkarır. Adli tıp uzmanları, 36 saatlik uykusuzluğun 0.5 promil kan alkol düzeyinin üzerindeki değerlerde olduğu gibi sürüş güvenliğini etkilediğini çok iyi bilir.
Diğer yandan, Covid-19 döneminde aşırı yorulan sağlık çalışanlarının fazla çalıştırılmaya zorlanarak hataya açık hale getirildiği iddiaları giderek artıyor. Bu uykusuzluklar, yorgunluklar elbette tıbbi uygulama hatası iddialarının nedeni ya da sonucu olarak önümüze gelecek.
Bu kapsamda Libby Zion adında genç bir kadının ölümü konuya doğru yaklaşım açısından ilham vericidir.
4 Ekim 1984 akşamı, 18 yaşındaki üniversite birinci sınıf öğrencisi Libby Zion, gece ateş ve basit grip semptomlarıyla New York’taki bir hastaneye yatırılmıştı. Genç kadın daha önce stres nedenli psikiyatrik tedavi görmüş ve çeşitli zamanlarda fenelzin, aspirin oksikodon, flurazepam, diazepam ve bir dizi antibiyotik ilaçlarla tedavi edilmiştir. Libby’nin hastane kabulünden 9 saat sonra kalp krizi geçirdiği ve öldüğü bildirilmektedir(Wright RS. Reviews and notes: legal medicine— the girl who died twice—every patient’s nightmare—the Libby Zion case and the hidden hazards of hospitals. Ann Int Med 1996; 125:1023-1024).
Libby’nin ölümünün, durumunun kötüleştiğini fark etmeyen, geç müdahil olan uyandırılamayan eğitim alan sağlık çalışanları nedenli olduğuna inanıldı. Bizleri derinden üzen bu olayda olduğu gibi, 36 saatlik bir çalışma ve yorgunluk söz konusu idi. Daha sonra Libby Zion’un ölümünü araştırmak için toplanan heyet, hekimlere sorumluluk yükleyecek bir sorun bulmamıştı. Ancak eğitim sisteminin sorunlu olduğu kabul edilmişti. New York Eyaleti Sağlık Departmanı daha sonra New York hastanesine 13 milyon dolar para cezası verdi. Sonrasında New York Eyaleti’nin eğitim alan çalışanlarının çalışma saatlerini düzenlediği ve çalışmayı haftada 80 saat ve üst üste 24 saatten fazla görev yapmama şeklinde sınırladığı “Libby Zion Yasası” yürürlüğe konuldu. 2003 yılında bu dava büyük eğitim reformunun da mimarı olarak kayıtlara geçti.
Çok üzülerek dilim varmayarak bu olaydan ders alınması için sesinizi yükseltmenizi istiyorum…
Prof. Dr. Coşkun Yorulmaz