Baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulması hakkında karar oluşturulmasında, çocuğun yaşı, cinsiyeti, ihtiyaçları ve çocuğun üstün yararı kapsamında dikkat edilmesi gerekli bilimsel kriterlerin belirlenmesi önemli görevlerimizden biridir. Küçüğün hayatından hızla çıkan ya da bir çeşit ziyaretçi haline dönen baba varlığında baba ile ilgili beklenen yarar tersine dönmekte, baba varlığında kazanılabilecek olmazsa olmaz söz konusu özellikler kazanılamamaktadır.

BİLİMSEL MÜTALAA

M. TARİH ve SAYI01.01.2006 – 2006/…
MÜTALAAYI İSTEYENAv. …
M. HAZIRLAYANLARProf. Dr. …
MÜTALAANIN KONUSUBaba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulması hakkında karar oluşturulmasında, çocuğun yaşı, cinsiyeti, ihtiyaçları ve çocuğun üstün yararı kapsamında dikkat edilmesi gerekli bilimsel kriterlerin belirlenmesi

 

Bilindiği üzere Ceza Muhakemesi Kanunu m.67/f.6, 68/f.3, 178, 179 uyarınca ceza muhakemesinde taraflara da bilirkişi seçme yetkisi öngörülmüş ve böylece ceza muhakemesi süjelerinin bilimsel görüşlerden kapsamlı ve çok yönlü bir biçimde yararlanabilmeleri olanağı tanınmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, uzman kişi (CMK m.178), bilirkişi (CMK m.179) olarak adlandırılan bu kişilerin hazırlayacakları raporlara uzman mütalaası (CMK m.67), bilimsel mütalaa (CMK m.68/f.3) adı verilmiştir. Bilirkişi raporu, uzman mütalaası başlığını taşıyan CMK m.67/f.6 uyarınca taraflar, soruşturma veya kovuşturma konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Ayrıca CMK’da yer alan bu düzenlemeye paralel olarak 01.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 293. Maddesinde uzman görüşü müessesesine yer verilmiştir. Tarafımızdan da yukarıda belirtilen yasal mevzuat kapsamında Av. … talebi üzerine mütalaa hazırlanmıştır.

A- İNCELENEN BELGELER

 

B- DEĞERLENDİRME:

Günümüze kadar yapılan tüm çalışmalarda babanın çocuğa yakın ve sıcak olmasının çocuğun üstün yararı açısından önemli olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır (Biller, 1971; Lamb, 1981; Radin,1981). Ayrıca, kişisel ve sosyal özellikler bakımından anne ve babanın çocuğu benzer şekilde etkilediği anlaşılmıştır. Babasız büyüyen çocuklarda cinsiyet rolü, cinsel kimlik gelişimi, okul performansı, psikososyal uyum sağlama ve agressivite kontrolünde sorunlar olduğu bildirilmiştir(Adams, Milner, & Schrepf, 1984; Biller, 1974, 1993; Blankenhorn, 1995; Herzog & Sudia, 1973; Whitehead,1993).

Babalarıyla yeterli zaman geçirerek büyüyen çocukların artmış bilişsel yeterlilik, artmış empati duygusu, azalmış kalıplaşmış-cinsiyetçi inanç ve artmış içsel kontrol odağı ile karakterize özellikler kazandığı görülmektedir (Pleck, 1997; Pruett, 1983, 1985; Radin, 1982, 1994). Bu yadsınamayacak olumlu özellikler, boşanmadan sonra çocuklarıyla sık sık temas halinde olan ve onların yaşamlarına yüksek oranda dahil olmaya devam eden babaların varlığında gerçekleşmektedir. Buna karşılık çocuklarının hayatından hızla çıkan ya da bir çeşit ziyaretçi haline dönen baba varlığında durum tersine dönmekte, olmazsa olmaz söz konusu özellikler kazanılamamaktadır.

Ülkemizle ilgili konu hakkında bir çalışma olmamakla birlikte, yurtdışında boşanmış babalar ve çocukları arasındaki temas sıklığı, elde edilen veriler göz önünde tutularak, son yıllarda giderek arttırılmıştır. Zira yapılan araştırmalar birbirleriyle tutarlı olup, çocuğun hayatında yerleşik olan ya da sadece “ziyaretçi” konumunda olmayan babaların çocukla ilişkisinin; çocukta daha az duygusal ve davranışsal sorunlara yol açtığı ve çocuğun daha iyi adaptasyonu ile ilişkili olduğunu göstermektedir.

Yukarıda belirtilen, çocukların gelişiminde babanın yakın ilişkisinin pozitif etkisinin 1980-2000 yılları arası yapılan çalışmalarda ortaya konulduğu görülmektedir. Aynı dönemde yurtdışı mahkeme kararlarının da bilimsel gelişmelere uygun olarak babayla kişisel ilişki temininde görüşme miktarının artırılması yönünde kararlar vermesi dikkat çekicidir. Burada esas olan nokta görüşme sıklığından ziyade görüşme miktarının önemidir. Zira, kısa süreli görüşmeler baba-çocuk arasındaki pozitif ilişkinin ilerlemesine pek bir katkı sağlamamaktadır. Görüşmelerin nispeten uzun tutulması babanın çocuk ile yakın ilişki kurmasına ve duygusal destek verebilmesine ancak olanak tanıyacaktır.

Aile Mahkemeleri tarafından verilen karar genellikle “Her ayın birinci ve üçüncü haftası Cumartesi günü saat 09:00’dan Pazar günü saat 17:00’ye, her yıl 1 Temmuz saat 09:00’dan 31 Temmuz saat 17:00’ye kadar Davacı/davalı anne/baba ile müşterek çocuk arasında şahsi münasebet tesis edilmesi” şeklinde olmaktadır. Bu karar alınırken çoğunlukla tarafların görüşünün ve çocuğun ihtiyaçlarının dikkate alınmadığı gözlemlenmektedir. Oysa ki her çocuğun ve her ebeveynin yaşam şartları, çalışma/eğitim koşulları, ihtiyaçları birbirinden farklıdır ve bunlara uygun düzenleme yapılmasını gerektirmektedir.

Somut dosya açısından önemli bir diğer husus ise, velayet hakkı sahibi olan tarafın mahkeme kararında belirlenen zaman dilimlerinde, çocuğu diğer taraf ile görüştürmekle yükümlü̈ olduğudur. TMK’nın 324 üncü maddesinde “ana ve babadan her birinin, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlü̈ olduğu” hüküm altına alınmıştır. Kişisel ilişki hakkı, çocukla velayet sahibi olmayan velisi arasındaki ilişkiyi zedeleyecek şekilde kullanılmamalıdır.

Diğer taraftan, anne ve babanın ebeveynlik yeterlilikleri tartışmalı olduğunda; bir psikolog muayenesinin yeterli olmayacağı bilinmektedir. İdeal olan yöntem anne, baba ve müşterek çocuğun ayrı ayrı ve bir arada uzman hekimler tarafından değerlendirilmesidir. Bu yöntem velayet belirlenmesi sürecine alternatifi olmayan katkı sağlayacağı açıktır.

C-SONUÇ:

…. Doğumlu   ….. ‘nın yaş ve cinsiyeti göz önüne alındığında; … Aile Mahkemesi’nde görülmekte olan … Esas sayılı boşanma davası kapsamında düzenlenen kişisel ilişkinin;

  1. Velayet sahibi olmayan ebeveynin çocuğu zaman zaman gören bir ziyaretçi olarak değerlendirilemeyeceği,
  2. Anne tarafından çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişki kurulması sürecinin sekteye uğratılmasının çocuğun üstün yararı ile bağdaşmadığı, velayet ya da kişisel ilişkinin gözden geçirilmesinin zorunlu hale geldiği,
  3. Bu kapsamda her iki ebeveynin “ebeveyn yeterliliğinin”; Sosyal Hizmet Uzmanı, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ile Erişkin Ruh Sağlığı ve Hastalıkları branşlarından gerekli konsültasyonların temini ile yapılabileceği kanaatine varılmıştır.

           

Prof. Dr. …

Adli Tıp ve Adli Bilimler Uzmanı