Haziran 2020’de 27 kadın öldürüldü, 23 kadının ölümü ise şüpheli olarak kayda geçti. Bu veriler, her ay düzenli olarak veri paylaşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun geçen ayki raporuna ait.
Temmuz 2020’de 5 gündür kayıp olan 27 yaşındaki Pınar Gültekin’in de cansız bedenine ulaşıldı. Kadınlarımız birer istatistik verisi değil. Cinayet, şiddet normalleştirilerek birer veriye indirgenemez.
Kadına yönelik şiddet; yasal düzenlemelere, alınan önlemlere, bilinçlenme/bilinçlendirme çabalarına rağmen gittikçe artmakta. Kadınlar, sivil toplum kuruluşları, hak savunucuları, meslek birlikleri kanunların etkin şekilde uygulanması konusunda mücadele verirken bir süredir, 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un kaldırılması, taraf olunan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması gibi tartışmalar da yapılmaktadır. Korkutucu boyuta ulaşan kadın cinayetlerinin önlenememesinde, artmasında toplumsal cinsiyetçi bu tartışmaların adeta katalizör görevi gördüğü açıktır. Bir işimiz de bu algı yönetimi ile mücadele etmek olmalı.
Son Düzenlemeler
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı öncülüğünde Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2020-2021 yılı Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı yapılmıştır
Ayrıca Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Kurumsal İşbirliği Ve Eşgüdümün Arttırılmasına Dair Protokol” imzalanmıştır
Anılan Plan ve Protokol’de de belirtildiği üzere, şiddet ile mücadele sadece yasal düzenlemelerle başarılı olmaz. Başarılı olmasının en temel koşulu, mevcut yasal düzenlemenin doğru ve eksiksiz uygulanabilir olmasıdır.
Protokol’de değinilen bir diğer önemli nokta da; kadına yönelik şiddetin önlenmesi için ilgili kanun ve yönetmelikler ile “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı” kapsamında; bakanlıkların, idari mahalli amirlerinin ve kolluk birimlerinin görev ve sorumluğunda olan konularda/alanlarda, mevzuat ile verilen görev/sorumlulukların gecikmeksizin uygulanması, alınan tedbirlerde etkinliğin artırılması, kurumsal kapasitenin, koordinasyon ve işbirliğinin geliştirilmesi, toplumsal farkındalık artırma ve bilinç yükseltme hedeflerine yönelik protokol ve planda belirtilen esasları yerine getirmeleri gerektiği belirtilmiştir.
Kadına Yönelik Şiddet ve Adli Bilimler
Şiddet mağduru kadınlar ile ilk aşamada acil tıp ve adli tıp uzmanları ile özellikle acil tıp servislerinde çalışan sağlık profesyonelleri karşılaşmaktadır. Bu açıdan bu uzmanlık alanındaki hekimlerin tutum ve eylemleri hayati öneme sahiptir. Şiddet mağduru kadının ruhsal ve fiziksel zararının kaydedilmesi hem yargı sürecinin sağlıklı işlemesi hem de kadının rehabilite süreci için gereklidir.
Şiddet mağduru kadının anamnezi de hekimler için çok önemlidir. Özellikle cinsel ve fiziksel şiddete ilişkin toplanacak deliller ile doğru biçimde alınmış anamnez, failin tespitinde ve cezalandırılmasında çok büyük rol oynar zira adli tıp uzmanları tarafından düzenlenen “Adli Rapor” resmi belge niteliğindedir bununla birlikte hekimler adli süreçte gerektiğinde bilirkişilik yapabilmektedir. Ayrıca şiddet olayı bir adli vaka olduğundan hekimlerin “adli bildirim” yapma yükümlülükleri mevcuttur.
Kadın, şiddet gördüğünde korktuğu için, tehdit edildiği için veyahut faydasız olduğunu düşündüğü için hastaneye başvurmaktan çekinebilmektedir. Bu sebeple; adli tıp uzmanları gibi “adli hemşire” sayısının artırılarak ŞÖNİM, Mağdur Destek Hizmetleri Bürosu gibi hastane harici merkezler de görevlendirilebilir.
Nitekim İstanbul Sözleşmesi’nin 25’inci maddesi gereğince “Taraflar mağdurlar için tıbbi ve adli tıp muayenesi yapmak, travma desteği ve danışmanlık hizmetleri sağlamak üzere uygun, yeterli sayıda ve kolayca erişilebilen, ırza geçmeyle ilgili kriz merkezleri veya cinsel şiddet sevk merkezleri oluşturmak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.” Cinsel Şiddet Dayanışma Merkezleri oluşturulması hukuki bir sorumluluktur.
Cinsel Şiddet Dayanışma Merkezlerinde bulunacak cinsel saldırı konusunda çalışan adli hemşireler hem mağdurun sağlığı hem de adaletin sağlanabilmesi adına delillerin düzgün şekilde toplanabilmesi için önemli bir adım olacaktır. Adli hemşirelik bakımından SANE (Sexual Assault Nursing Examination) konusunu bir başka yazımızda daha ayrıntılı ele alacağız.
Yorulmaz Medikolegal olarak kadına yönelik şiddetin raporlanması başta olmak üzere kadın haklarını savunan hukukçulara gerekli tüm adli-tıbbi desteği sağlamaya devam edeceğiz.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi hepimizin görevi. Bu konuda daha çok akademik çalışmaya gereksinim bulunmakta. “Kadına Yönelik Şiddet ve Adli Bilimler” kapsamında hazırlanacak tez ya da diğer akademik çalışmalara bilimsel destek talebinin yanı sıra burs sağlanması amacı ile Yorulmaz Medikolegal’e başvurabilirsiniz.
Ayrıca bu konuda eğitim amaçlı videoları, kısa filmleri birlikte çekebiliriz. Kadına yönelik şiddetle mücadeleye yönelik projeleriniz için birlikte düşünmeye varız. Bize iletişim kanallarımızdan ulaşmanızı bekliyoruz.
Sizin değerli görüşleriniz, katkı ve önerileriniz bizler için çok önemli.
Çok teşekkür ederiz.
Çok etkin ve başarılı bir derleme
Konuyla ilgili tüm emeğiniz çok değerli