Giriş

Birleşmiş Milletler insan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın kişilere tanıdığı haklar çerçevesinde her öğrenci temel insan hakları yanı sıra, bilgiye ulaşma, kendini yetiştirme ve öğrenme hakkına sahiptir(1). Bu doğrultuda tıp fakültesi öğrencilerinin hakları da belirtilmiş olan temel öğrenci haklarından keskin sınırlarla ayrılmamış olmakla birlikte, meslek grubunun tabiatından dolayı birtakım farklılıklar içermektedir.

Ülkemizde üniversite öğrencilerinin haklarından bahsedilmek istenirse, görülecektir ki üniversite öğrencilerinin hakları herhangi bir yazılı kaynakta düzenlenmemiş olup, tıp fakültesi öğrencileri için de ayrı bir düzenleme bulunmamaktadır. Oysa ki bu denli hayati bir role sahip olan bir meslek grubuna mensup olacak tıp öğrencilerinin haklarınının ve sorumluluklarının net bir şekilde ortaya konulması hem öğrenciler, hem de tıp fakültesinde eğitim veren öğretim görevlileri için tıp eğitimi sürecini kolaylaştıracak bir ihtiyaçtır. Tıp fakültesi öğrencileri eğer haklarının farkında olursa onlar için mücadele edebilecek, böylece kendilerini topluma hizmet doğrultusunda daha iyi donatabileceklerdir. Bununla birlikte, tıp fakültesi öğrencisi hastasına, akademik camianın diğer üyelerine ve topluma karşı sorumluluklarını her zaman göz önünde bulundurmalıdır.

Bir başka açıdan bakıldığında ise, tıp fakültesi eğitimine başlarken hak¬larının farkında olan bir bireyin, ileride meslek hayatına adım attığında sahip olacağı hakları, mesleğinden doğan etik ve hukuksal yükümlülükleri daha iyi benimseyeceğini öngörmek yanlış olmayacaktır. Bilindiği gibi son yıllarda hekimler malpraktis davalarıyla çok daha sık karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle hekimler için hukuki ve cezai sorumluluklarının farkında olmaları doğal bir gereklilik haline gelmiştir ve bu bilinç ne kadar erken oluşturulursa, uygulaması da bir o kadar kolay olacaktır.

Gelişmeler, Tartışmalar ve Öneriler

Ülkemizde üniversitelerin iç yönergelerinin dışında direkt olarak tıp öğrencilerinin haklarını ilgilendiren ilk somut adım 2012 yılında atılmıştır. Bilindiği gibi, intern hekimler hastalarla birebir ilgilenerek, süreci sorumlularına sunar ve ilk beş sınıftan farklı olarak tamamen uygulamaya yönelik bir eğitim alarak eğitim hastanelerindeki işleyişe fakülteden fakülteye değişmekle bir¬likte önemli bir katkı sağlarlar. Bu doğrultuda, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’na eklenen ek 29’uncu madde uyarınca üniversitelerin tıp fakültelerinin beşinci yılını tamamlayıp altıncı yılına geçen öğrencilere, intern eğitimi döneminde öğretim üyesi rehberliğinde yaptıkları uygulama çalışmaları karşılığında, ilgili kurumların bütçesinden on iki ay süreyle 4.350 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda aylık ücret ödenmektedir*2’3/ Bu gelişme tıp fakültesi öğrenci haklarının oluşturulması çerçevesinde önemli bir adım olmakla birlikte; stajyer meslek lisesi öğrencilerinin alabileceği maaş, asgari ücret olabilmekteyken, intern hekimin yaptığı işin gerektirdiği bilgi, beceri ve emek düşünüldüğünde aldığı maaşın oldukça yetersiz oluşu birçok kez eleştiri konusu olmuştur.

Bilindiği gibi, ülkemizde dördüncü sınıfa başlayan tıp öğrencileri “stajyer doktor” unvanını kazanırlar. Stajyer hekimlerin hasta başı vizitlere, poliklinik uygulamalarına, klinik, poliklinik ve ameliyathanelerdeki teorik ve pratik derslere katılmaları beklenir. Stajyer öğrenciler çalışmalarına günlük çalışma saati başında başlar . Öğretim üyesi ve yardımcılarının gözetimi ve denetimi altında hasta takibi yapar ve anabilim dallarının belirlediği takvim doğrultusunda nöbet tutarlar. 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslek Eğitimi Kanunu’nun 25. maddesine göre ülkemizde 16 yaş ve üzeri stajyer meslek lisesi öğrencilerine, işyerinde çalışan personel sayısına göre belirli bir ücret ödenmektedir (4). insan sağlığı gibi kutsal ve yaşamsal bir alanda stajyerlik yapan hekim adaylarının çalışmaları karşılığında ise bugüne kadar bir ücret ödenmemiştir. Bu konu, birçok kez milletvekilleri tarafından mecliste dile getirilmiş olmakla birlikte halen tartışma konusu olmaya devam etmektedir.

Ülkemizde son yıllarda intern hekimlerin sahip oldukları haklar ile ilgili olumlu gelişmeler yaşansa da, intern hekimlerin, pratisyen, asistan ve uzman hekim¬ler için düzenlenmiş birtakım temel haklardan mahrum oldukları görülmektedir. Intern hekimler öğretim üyeleri gözetiminde poliklinik, ameliyathane ve saha¬da çalışarak, doğal olarak tıbbi kötü uygulamalardan veya komplikasyonlardan doğan zararların sonuçları, dolayısıyla hastalar ile karşı karşıya gelebilmektedir. Öyle ki konuyla alakalı yapılan bir çalışmada tıbbi uygulama hatası hakkında endişeli olan intern hekimlerin sürekli kaygı puanının, endişe duymayanlara göre anlamlı derecede yüksek bulunduğu gösterilmiştir. Bu sebeple tıp fakültesi 6. Sınıf öğrencilerinin malpraktis sigortası kapsamına alınması ve Tababet Kanunu’na işlenmesi intern hekimler açısından önemli bir ihtiyaç olarak görülebilir.

Ayrıca benzer sebeplerden dolayı intern hekimlerin iş sağlığı ve güvenliğinin, iş Kanununda güvenceye alınmaması da yasal mevzuattaki bir başka boşluk olarak görülmektedir. Oysaki intern hekimler günlük işleyişlerinde birçok girişimsel/girişimsel olmayan müdahalede tek başına veya sorumlusunun gözetiminde hasta ile doğrudan temas halindedir.

Yurtdışı örnekleri

Yurtdışındaki uygulamalar incelendiğinde, özellikle ABD’de, tıp fakültesi öğrencilerinin hak ve sorumluluklarının ülkemizden farklı olarak, neredeyse her tıp fakültesinin mevzuatında açık bir dille ifade edilmesi dikkat çekicidir. Örneğin, öğretim elemanları ders saatlerini planlayıp düzenlerken öğrencilerin zamanlarının çok değerli olduğunun bilincinde olmalıdır(6). Ayrıca batıdaki örnekleri incelendiğinde malpraktis ve iş güvenliği açısından sadece intern doktorların değil, hastanede gözlemci olarak bulunan hekim adayı öğrencilerin dahi güvenceye alındığı görülmektedir. Öte yandan tıp öğrenci haklarının tanımlanmasına bir katkıyı da 2003 yılında “AMSA”nın (Amerikan Tıp Öğrencileri Birliği) yaptığı görülmektedir. “Öğrenciler, kendilerini yeterli, şefkatli bir hekim olarak yetiştirmeye adamış bir kurumda yüksek kalitede bir eğitim ve danışmanlık alma hakkına sahiptir” gibi maddelere sahip olan bu bildiri, tıp öğrencilerinin kendi haklarının tanımlanmasında rol sahibi olabileceğine dair güzel bir örnektir(7).

Sonuç

Sonuç olarak ülkemizde tıp fakültesi öğrencisi haklarının tanımlanma süreci henüz başlamış olup, gerek yasal mevzuatta gerekse üniversitelerin kendi yönerge ve mevzuatlarında konuyla ilgili boşluklar tamamlanmaya açıktır. Bu hakların belirlenip, kanun maddesi haline getirilmesi sürecinde hukukçulara, hekimlere ve tıp öğrencilerini temsil eden birliklere danışılarak bir konsensusa varılması doğru bir yaklaşım olacaktır(8). Bu noktada meslek örgütlerinin konuya ilgisi de süreci yönlendirebilecek bir etken olarak görülebilir. Eğer tıp öğrencileri hakları tanımlanır ve uygulamaya geçilirse, öğrenciler sorumlulukları yanı sıra haklarının da farkında olarak öğrenimlerine daha çok motive olacak ve şevkle topluma hizmet yolunda çalışmaya devam edeceklerdir. Bunun yanı sıra eğitim sürecinde görev tanımları yapılarak, daha düzenli, demokratik ve etik bir tıp eğitimi anlayışının oluşmasına zemin hazırlanmış olacaktır.

Dr. Begüm Naz Yorulmaz