Bu yazıda, uzmanlığım gereği, pek çok cinsel suç mağdurunu değerlendiren ve öykülerine de tanık olan bir kişi olarak, kendimce önemli bulduğum hususları toplumla paylaşmak istiyorum.

Cinsel davranışların temelinde, kararlar ve seçimler vardır. Duygular veya istekler ile davranışlar arasında ciddi fark vardır. İnsanlar karşılarına çıkan bazı kişilere karşı cinsel bir arzu/istek duyabilirler. Bu doğaldır. Fakat istek davranıştan farklıdır. Arzu duymak ya da cinsel olarak uyarılmak,  başkalarına yönelik cinsel davranışta bulunmayı gerektirmez.  Sağlıklı bireyler, içlerinden gelen istekler ile başkalarına yönelik davranışlarını birbirinden ayırt edebilirler.

Cinsel davranışın seçime, baskıya veya zor kullanmaya bağlı olarak gerçekleşmesi öncelikle güçle ilişkilidir. İki insan arasında göreceli olarak dağılmış olan güç oldukça karmaşık olmakla birlikte bazı insanların daha fazla güç sahibi olduğu aşikârdır. Örneğin bazı kişilerin karşısındaki kişiye göre fiziksel olarak daha güçlü, yaşça daha büyük, daha zeki ya da daha fazla bilgiye sahip olmaları, ilişkilerde kolayca güç uygulayabilmeleri için avantaj sağlar. Aynı şekilde diğerine göre toplumda daha önemli bir konumda görülen (patron, amir, müdür, maddi güç sahibi iş adamı vb) kişiler de daha fazla sosyal güce sahiptir. Baskın sosyal konumlarının getirdiği öncelikleri olan ve daha fazla güce sahip kişiler, herkes için kuralları belirler. Daha az gücü olan insanlar, daha fazla gücü olanların kolaylığı ve yararına göre düzenlenmiş kurallara uyum gösterebilmek için sürekli daha fazla uğraş vermek durumunda kalmaktadır.

Üzücü bir gerçeklik varsa o da şudur: Dünyadaki cinsel istismarların çok büyük kısmı, daha fazla güce sahip kişilerin, kendisine güvenen diğer kişilerden cinsel tatmin sağlamak amacıyla faydalanması şeklinde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla cinsel istismar; gücün kötüye kullanımı ve güven ihlali ile yakından ilişkilidir. Kişiyi çok mahrem ve hassas noktasından vuran cinsel istismar, cinsel isteğin ifadesinden ziyade, kişiler arası gücün kötüye kullanımı yoluyla ağır bir güven ihlalidir.

Cinsel istismara maruz kalan pek çok kişi utanç ve dışlanmışlık duygusu yaşar. Bu duygunun temeli, istismar eyleminin kişinin rızası ile gerçekleştirildiği yaygın kanısının kadınlara hissettirilmesidir. Bu, kadınların yaşadığı utanç ve dışlanmışlık duygusunun dayandığı yanlış bir temeldir.  Rıza tüm cinsel davranışlar için en temel öğedir. Ancak, rıza hususu değerlendirilirken, yukarıda belirttiğim rıza ve güç arasındaki ilişkiyi göz önüne almak gerekir. Rıza ne kadar serbest iradeye dayalıdır ve ne kadar gerçek bir rızadır?

Cinsel eylem, bir çocuk/ergenle yetişkin bir kişi arasında gerçekleştiğinde kim daha güçlüdür?

Cinsel eylem, sarhoş ve uykuda olan bir kişiye yönelik olduğunda onun verdiği rıza ne kadar gerçek bir rızadır? Bu durumda ayık olan mı daha güçlüdür yoksa sarhoş olan mı?

Cinsel eylem, zihinsel ya da fiziksel engelli bir kişiye yönelik olduğunda onun verdiği rıza ne kadar gerçek bir rızadır? Bu durumda engelsiz sağlıklı birey mi daha güçlüdür yoksa engelli olan mı?

Bir ülkenin yasalarını, prosedürlerini, gelenek-göreneklerini bilmeyen bir yabancı mı daha güçlüdür yoksa o ülkenin yerlisi mi daha güçlüdür?

Cinsel eyleme rıza göstermemenin, yaşamını zorlaştıracağına dair tehdit altında olan ya da böyle bir algıya sahip kişiler de sağlıklı bir cinsellik için gerekli olan gerçek rızayı gösteremezler.

Bir de toplumumuzda rızanın sınırları olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir. Bir kişinin diğer bir kişiyle hoşça zaman geçirmesi, birlikte bir şeyler yiyip içmesi, o kişinin istenmeyen bir cinsel eylemine rıza gösterdiği anlamına gelmez. Hatta iki insanın el ele tutuşması, öpüşmesi dahi daha ileri bir cinsel eyleme rıza gösterdiği anlamına gelmez. Kişi elinin tutulmasına dur dememiş ve karşı çıkmamışsa, sadece el tutma eylemine izin vermiştir. Yani rızanın sınırları, kişinin “dur” dediği, daha fazlasına izin vermediği yere kadardır. Özellikle, turizm sezonunda, farklı kültürlerden kişilerle karşılaşan kişilerin bu hususlara dikkat etmesi gerekir. Öyle ki, buraya eğlenmek amacıyla gelen farklı ülkelerden bazı kişiler için, el tutma ve öpme, eğlencenin, arkadaşlığın ve dostluğun bir parçası gibi algılanırken, kişinin istemediği daha ileri boyuttaki cinsel eylem, o kişinin kişisel sınırlarının ve cinsel dokunulmazlığının ihlali olacaktır.

Diğer yandan, bir kişi, ne yapmış, nasıl davranmış olursa olsun, toplumda daha öncelikli olarak görülen, kendinden daha büyük, güçlü veya bilgili birinin davranışlarından sorumlu tutulamaz. Tahrik olarak adlandırılan, baştan çıkarıcı davranışlar bile başka bir bireyin cinsel eylemlerine rıza göstermek anlamına gelmez. Bir başkasına karşı istenmeyen bir eylemi dayatan kişi, kendi davranışından sorumludur.

Dr. Yasemin BALCI

Kaynak: Leyla Welkin, Dost-Nar Bağı, Cantekin Matbaacılık, 2. Baskı, 2012.