Bu yazıda Covid-19 dönemine özgü olarak kalmayacağı anlaşılan Tele-Tıp uygulamalarının belirli standartlarda gerçekleşebilmesi için bir tartışma başlatmak istedik.

  1. GİRİŞ

Bilgi ve teknoloji sistemlerinin giderek günlük yaşama dahil ve hatta hakim olduğu günümüzde, sağlık uygulamalarının da bundan nasibini almaması beklenemezdi. Kimilerine göre tele-tıp, 20 Mart 1876 tarihinde bacağına asit dökülen Alexander Graham Bell’in telefonda yardımcısına; “Bay Watson, buraya gel sana ihtiyacım var” demesiyle insan hayatına girmiştir[1]. Her ne kadar Türkiye’de yeni yeni konuşulmaya başlanmış olsa da, Tele-tıp son 20 yılda yaygın olarak test edilmiştir ve sağlık hizmetlerinin sunumuna önemli ve uygulanabilir bir katkı sunduğu görülmüştür[2]. Bununla birlikte, rutin uygulamaya geçilmesi beklenenden daha yavaş olmuş[3], yeterliliği[4] ve maliyet etkinliği ile ilgili kanıtlar halen sınırlı kalmıştır[5]. Tele-tıp bugün itibariyle, interaktif görüntüleme, robotik cerrahi ve sanal gerçeklik[6]  gibi uygulamaları bünyesinde barındırmakla birlikte, en basit hali ile hekimin telefon ya da bilişim uygulamaları ile sağlık danışmanlığı yapması olarak tanımlanabilir. Tele-tıbbın yaygın kullanımının yaşam kalitesini ve sağlık sektöründe üretkenliği artırabileceği, hizmet ihtiyacının sınırlı olduğu bölgelere aşırı sağlık yatırımını sınırlayabileceği ve ulusal sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliğine katkıda bulunabileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte, sağlık çalışanları ve sağlık kurumları için cevaplanması ve çözüme kavuşturulması gereken yasal sorunlar bulunmaktadır.

  1. TERİM

Teknolojinin ilerlemesi ve radyolojik görüntülerin internet tabanlı uygulamalar üzerinden incelenmesi, sanal ya da robotik cerrahi gibi uygulamaların tıp alanına dahil olmasıyla birlikte, tıp sözlüğüne yeni terimler kazandırılmıştır. Elektronik ya da e-sağlık, tele-sağlık, siber-sağlık bunlardan bazıları olarak sayılabilir. Bunlar arasında en geniş anlama sahip olanın “e-sağlık” olduğu söylenebilir. E-sağlık, tıbbi bilişim, halk sağlığı ve elektronik ticaretin kesişme noktasında ortaya çıkan, internet ve ilgili teknolojiler aracılığıyla sunulan veya sağlanan sağlık hizmetlerine ve bilgilerine atıfta bulunan bir alan olarak tanımlanmaktadır. E-sağlık, hasta eğitimi, egzersiz, diyet, yaşam tarzı ve genel sağlık bilgileri, sürekli tıp eğitimi ve sağlık hizmetleri pazarlaması dahil olmak üzere çok çeşitli internet tabanlı, sağlıkla ilgili faaliyetleri kapsamaktadır. E-sağlık uygulamaları çoğunlukla, web sitesi ziyaretçisi ve içerik sağlayıcı arasında çok az kişisel etkileşimi olan statik web siteleri üzerinden sunulmaktadır. Kişisel iletişim ve etkileşim arttıkça, kullanıcının kişisel sorunlarına yönelik sağlık bilgisi ve içerik sunuldukça, hizmet genel olmaktan çıkmakta, kişiselleşmekte ve tıp pratiği (uygulaması) yani “tele-tıp” gündeme gelmektedir.

  1. TANIM

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından üye ülkeler bazında tele-tıp konusunda yaptığı araştırmanın yayınlandığı 2010 raporunda[7], tele-tıbbın literatürde kısaca “uzaktan sağaltım[8]” olarak tanımlandığı, 2007’de yapılan bir çalışmada[9] tele-tıp için 104 ayrı tanımın bulunduğu ifade edilmiş ve DSÖ tarafından tele-tıp için şu tanım benimsenmiştir: “Bireylerin ve toplulukların sağlığını geliştirmek amacıyla, özellikle mesafenin kritik bir faktör olduğu durumlarda, hastalık ve yaralanmaların teşhisi, tedavisi ve önlenmesinde, araştırma, değerlendirme ve sağlık hizmeti sağlayıcılarının sürekli eğitiminde geçerli bilgi alışverişi için bilgi ve iletişim teknolojilerinin sağlık uzmanları tarafından kullanılması.”

  1. DÜNYA GENELİNDE TELE-TIP KULLANIMI

Yukarıda bahsedildiği üzere Türkiye’de yeni yeni konuşulmaya başlanmış olsa da, dünya genelinde Tele-tıp son 20 yılda yaygın olarak kullanılmaktadır. Tele-tıp uygulamasının etkinliğinin tartışıldığı bir çalışmada[10], dünyanın bilinen sekiz büyük tele-tıp ağı karşılaştırılmış ve uygulama oranları verilmiştir:

Veriler çok güncel olmamakla birlikte, uzun süredir tele-tıp uygulayan sistemlerde, nüfusla oranlandığında 1000 kişi başına yılda 1 ila 27 tele-tıp görüşmesi yapıldığı anlaşılmaktadır. Aynı araştırmada, Tele-tıp uygulamasına en erken (1990) başlayan ülkelerden biri olan Norveç’te 2009-2013 arası beş yıllık periyotta en çok hangi branşların tele-tıp uygulamasını kullandığı incelenmiştir:

Bu veriler incelendiğinde, nöroşirurji ve fizik tedavi rehabilitasyonun Norveç’te Tele-tıp uygulamasının en çok kullanıldığı klinik uzmanlık alanları olduğu görülmektedir. 2009’un başlarında, nöroşirurjide ayaktan yapılan tüm ziyaretlerin neredeyse %5’inden fazlasının Tele-tıp yoluyla gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Tele-tıp uygulamasının yanı sıra, ayaktan tedavi sayılarının da yıl içerisinde artarak devam ettiğini gösteren bu veriler, Tele-tıp uygulamasının, ayakta hasta tedavisinin bir alternatifi olmadığının da göstergesidir. Tüm uzmanlık alanlarındaki poliklinik ziyaretlerinin yerini Tele-tıp uygulamasının alması pek olası değildir. Öte yandan, bazı uzmanlık alanlarında Tele-tıp uygulamasının önemli oranda gerçekleştirilebileceği ve böylelikle ayaktan tedavi seçeneğinin yerini alabileceği düşünülebilir. Bir araştırmada dermatolojide, ayaktan hasta muayenelerinin yaklaşık yarısının Tele-tıp yöntemi ile yapılabileceği ileri sürülmüştür[11]. Finlandiya’da yapılan başka bir çalışmada, benzer oranların iç hastalıkları ve geriatride söz konusu olabileceğini belirtilmektedir[12].

Yukarıdaki tablo incelendiğinde, Norveç’te 2010 yılında tele-tıp uygulamasının göreceli olarak azaldığı görülmektedir. Araştırmacılar bunun temel nedeni olarak, 1996 yılından beri tele-tıp uygulamalarının ücretlerini karşılayan ilk ülkelerden biri olan Norveç’in, 2008’de yapılan değişiklikle, yükle-ve-gönder şeklindeki tele-tıp uygulamalarının geri ödeme sisteminden çıkarılması gösterilmektedir[13]. Tele-tıp uygulamasının başarıya ulaşmasında, geri ödeme sistemleri dahil edilmesinin önemi buradan da anlaşılmaktadır.

  1. TÜRK HUKUKUNUN, TELE-TIP UYGULAMASI BAKIMINDAN İRDELENMESİ

Türk hukukunda Tele-tıp ile ilgili doğrudan düzenleme bulunan durumlardan biri seyir halindeki kara ve hava araçlarında yaşanabilecek sorunlara ilişkindir. Sağlık Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan 26.03.2015 tarihli “Tele Sağlık Servisi Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönerge” ile  seyir halindeki deniz ve hava araçlarında yaşanabilecek sağlık sorunlarıyla ilgili gelen taleplerde, uzaktan tıbbi tavsiye yapacak, ihtiyaç halinde uzman konsültasyonu sağlayacak, gerektiğinde tıbbi tahliye organizasyonunu ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği yaparak gerçekleştirecek, Türk Arama Kurtarma Bölgesi içerisinde, hasta ya da yaralıya acil sağlık hizmeti sunacak; Tele Sağlık Servislerinin görev ve sorumluluklarının belirlenerek, hizmetin birlikte yürütüleceği diğer kamu kurum ve kuruluşları arasındaki eş güdümün sağlanması amaçlanmıştır.

Yine Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan 05.02.2015 tarih ve 2015/5 sayılı genelge ile, e-Nabız ile Teletıp ve Teleradyoloji Sistemi (TTS) kurulmuştur. 2018 yılında devreye alınan Teletıp ve Tele Radyoloji Sistemi ile   radyolojik tetkiklere ait görüntülere 7×24 web ortamında erişilmesini sağlanmış, bu görüntülerin raporlanmasına, radyologlar arası tele konsültasyon yapılabilmesine, tıbbi görüntü ve raporların kalite açısından değerlendirilebilmesine ve e-Nabız uygulaması üzerinden vatandaşlar ve hekimler ile paylaşılabilmesine imkan tanınmıştır. Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan 2019/16 sayılı genelge ile bu sisteme, Görüntü ve Arşivleme ve İletişim Sistemleri (PACS) bulunan 1855 sağlık tesisinin entegre edildiği bilinmektedir.

28/07/2006 tarihli ve 26242 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan; Yüksek Planlama Kurulu Bilgi Toplumu Stratejisi planında e-sağlıkla ilgili yer alan eylemlerden biri de Tele-tıp sistemlerinin hayata geçirilmesi olarak kabul edilmiştir: “Sağlık Hizmetleri: Bilgi teknolojileri yardımıyla sağlıkta erken uyarı mekanizmaları kurulacaktır. Sağlık hizmetlerinde; randevu, kişisel kayıtlara erişim, ödeme, sağlık raporu gibi hizmetler kişisel verilerin mahremiyeti gözetilerek elektronik kanallardan sunulacak, teletıp uygulamaları ile uzaktan sağlık danışmanlığı ve teşhis ve tedavi destekleri sağlanacaktır”

Uygulamanın sağlıkta eylem planına dahil edildiği dikkate alındığında, ülkemizde Tele-tıp uygulamasına sıcak bakıldığı söylenmelidir. Ancak yukarıda sayılanların dışında tıbbın diğer branşlarında Tele-tıp uygulamasının işleyişine dair henüz bir düzenleme bulunmamaktadır.

Türk Sağlık Mevzuatını oluşturan yasal düzenlemelerin yürürlüğe girdikleri tarihler dikkate alındığında, oldukça yeni gelişen tele-tıp uygulaması hakkında doğrudan bir düzenleme içermelerini beklemek mümkün değildir.

Hekim ile hastanın çoğunlukla tıbbi muayene için bir araya geldikleri dikkate alındığında, tıbbi muayenenin bilimsel standartlarının nasıl olması gerektiği, muayene sırasında yapılacakların, muayene ortamının ve koşullarının neler olduğu önem kazanmaktadır. Diğer bir söylemle, muayene koşullarının elektronik ortamlar vasıtasıyla oluşturulmasının mümkün olup olmadığı tartışılmalıdır.

Bu açıdan bakıldığında, 1219 Sayılı Tababet Kanununda tıbbi teşhis ve muayenenin nasıl yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığı, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi’nin 13. Maddesinde, hekimlerin bilimsel gerekliliklere uygun olarak teşhis ve tedavi yapacaklarının düzenlendiği, 16. Maddesinde ise; hekimlerin, bir kimsenin sağlık durumu hakkında, bilimsel yöntemleri uygulamak suretiyle bizzat yaptığı muayene neticesinde edindiği vicdani ve bilimsel kanaate ve şahsi gözlemine göre rapor vereceği hüküm altına alındığı görülmektedir. Türk Tabipleri Birliğince yayınlanan Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının 23. Maddesinde, hekimin, acil vakalar gibi zorunlu durumlar dışında, hastasını bizzat muayene etmeden tedavisine başlayamayacağı düzenlenmiştir. Tüm bu düzenlemeler, hekimin muayene yükümlülüğünün altını çizmekle birlikte, muayenenin şartları ve bilimsel standartları hakkında somut bir kural getirmemekte ve tele-muayeneyi, diğer bir söylemle tele-tıp uygulamasını yasaklamamaktadır.

Bununla birlikte, Türk Tabipleri Birliği’nin 10-11 Haziran 2016 tarihinde toplanan 67.Büyük Kongresi’nde kabul edilen, 17.06.2016 tarih ve 958/2016 sayılı TTB Genelgesi ile Tabip Odalarına gönderilen “Hekimler İle Sağlık Kurum ve Kuruluşlarının Elektronik Ortamlardaki Paylaşımlarına İlişkin Kılavuz”un 16. Maddesinde; internet ortamında hasta bizzat muayene edilmeden, yöneltilen soruların yanıtlanması suretiyle tedavi önerilerinde bulunulamayacağı, bu yolla hastanın, belirli bir hekim ya da sağlık kuruluşuna yönlendirilemeyeceği belirtilmiştir. Ancak, TTB tarafından yayınlanan bu kılavuzun temel amacının, sağlık alanında reklam yasağına ilişkin kuralların neler olduğunun hatırlatılması, bu kuralların uygulanmasında ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilebilmesi ve standartların oluşturulabilmesi amacıyla hekimler ve sağlık kuruluşlarına rehberlik etmek olduğu dikkate alınmalıdır. Kaldı ki, bu düzenlemede de muayenenin bilimsel standartlarının çerçevesi çizilmemiştir.

Tüm bu yasal düzenlemelerin ve açıklamaların ışığında, tele-muayeneyi doğrudan yasaklayan bir düzenleme olmadığı da dikkate alınarak, belki her durumda değil ama, tele-muayenenin bilimsel standartlarının ilgili uzmanlarca oluşturulması ve bizzat uygulamayı kullanacak hekimin her bir olgu bazında yerindelik denetimi ve değerlendirmesi yapması kaydı ile Tele-tıp uygulamasının mümkün olduğu sonucuna varılmaktadır.

  1. TELE-TIP UYGULAMASINDAN YARARLANACAK HASTALARIN HAKLARI NELERDİR?

Öncelikle Tele-tıp uygulaması talep etme hakkı bulunmalı mıdır? Elbette hastaların kendi kısıtlı çevreleri dışında farklı şehirlerdeki hastanelerden, hekimlerden hatta ülke dışından sağlık hizmeti talep etme hakkı bulunmalıdır. Özellikle fiziki transferin bir nedenle kısıtlandığı durumlarda bu hak çok daha önemli hale gelmektedir. COVİD-19 pandemi dönemi bize bunu açıkça göstermiştir. Romatoloji alanından hizmet alan hastalar bilindiği gibi plaquenil isimli ilacı salgın öncesinden beri düzenli kullanmakta idi.  Pandemi döneminde bu ilaçları ancak Tele-tıp uygulamaları ile reçete edebilmek mümkün oldu. 65 yaş üstü bütün hastaların gereksinimleri Tele-tıp hizmeti ile reçete edildi ve edilmeye devam ediyor. TTB de  yayınladığı bir rehberde karantinadaki hastaların ev ziyaretlerinin zorunlu olmadıkça yapılmamasını, tele-tıp hizmetleri ile gereksinimlerin giderilmesinin öncelenmesini istemiştir. Bu dönem gerçekten bir “Mücbir Sebep”tir. Tek mücbir sebebin Pandemi olmayacağı da açıktır. Aslında bu hak, bu yazının başlığında bulunmaktadır. Hastaların “doğru zamanda, doğru yerde, doğru tedaviyi alma hakkı” olmadığı, olamayacağı söylenemez. Teknoloji bir şekilde doğru zamanda ihtiyacımız olan tedavi için, doğru yerde olamamamız ve doğru tedaviye ulaşamamamızın handikaplarını giderebiliyorsa, bundan yararlanılabilmelidir.

Elbette hasta olası farklılaşan riskleri bilmelidir. Bilgilendirilmiş onam bu çerçevede alınmalıdır. Hasta merdiven altı tabir edilen bir hizmet almamalıdır. Kullanılan sistem ve uygulama sağlık otoritesince lisanslandırılmış olmalıdır. Özel ya da devlete bağlı geri ödeme kurumları bu yükü karşılamalıdır. Elbette bu hizmeti sunan hekimin mesuliyet sigortası olmalıdır. Bu haklara aşağıda daha ayrıntılı değinilecektir.

  1. TELE-TIP UYGULAMASININ OLASI RİSKLERİ NELERDİR?

Bilindiği gibi tüm tıbbi uygulamalar, faydalarının yanı sıra olası riskleri de bünyesinde barındırmaktadır. Bu risklerin bir kısmı, hastada öngörülen faydaya oranla göze alınabilecek düzeyde düşüktür. Tıbbi uygulamaların, bir anlamda fayda ve zarar değerlendirmesi gerektiren bu özelliği, Tele-tıp uygulamasında da aynen geçerli olmalıdır. Bu noktada önemli olan, olası zarar ve faydaların önceden bilinmesi, uygulamanın zarardan çok fayda getireceğinin öngörülmesi, olası zararların ortaya çıkmasını önlemek için tüm önlemlerin alınması ve tüm bu konularda hastanın aydınlatılması ve onamının alınmasıdır.

Görüşmeye katılan kişinin kimliğinin doğrulanması, mahremiyetin sağlanması, olası gizlilik ihlalleri konusunda hastanın bilgilendirilmesi, bunu sağlayacak altyapının ve teknolojik gerekliliklerin oluşturulması tele-tıp uygulamasına bağlı spesifik riskler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde uygulanmakta olan E-nabız uygulaması gibi başarılı bir e-sağlık uygulaması altyapısının, tele-tıp uygulamaları için de oluşturulması ya da entegre edilmesi ve bu anlamdaki yasal düzenlemelerin çıkarılması ile bunların üstesinden gelebilmek mümkündür.

  1. TELE-TIP UYGULAMASINNDA KULLANILAN YÖNTEMLER VE SİSTEM GEREKSİNİMLERİ

Dünya genelinde Tele-tıp uygulamasında ağırlıklı olarak iki yöntemin uygulandığı görülmektedir. Bunlardan biri “canlı video konferans görüşmesi”, diğeri ise “yükle ve gönder” uygulamasıdır. Canlı video konferans görüşmesinin, ayakta muayeneden temel farklılıkları, hasta ve hekimin aynı ortamda bulunamaması ve bu nedenle fiziksel temasın mümkün olmamasıdır. Bu temel farklılık, fiziksel muayene olanakları bakımından Tele-tıp uygulamasını zayıflatmaktadır. Ancak, hastanın nabzını, saturasyonunu, tansiyonunu otomatik olarak ölçen taşınabilir cihazların eklenmesi ile ya da bu tür işlemler için bir yardımcı sağlık uzmanının hasta yanında bulunması sağlanarak bu eksikliklerin kısmen de olsa giderilebilmesi mümkün olabilecektir.

“Yükle ve gönder” uygulaması ise, hastaya ait görüntüleme, laboratuvar ve benzeri bulguların dijital ortama yüklenerek hekim tarafından değerlendirilmesidir. Günümüzde E-nabız uygulaması ile entegre olarak çalışan tele-radyoloji bu uygulamanın örneklerinden biridir. Canlı video konferans görüşmesi ile yükle ve gönder uygulamasının tele-tıp alanında birlikte kullanılması, bağlantının diğer ucundaki hekimin, hastanın laboratuvar ve görüntüleme bulguları eşliğinde hastayla görüşmesine olanak sağlayacak ve çok daha kapsamlı bir değerlendirme gerçekleştirilmiş olacaktır.

  1. TELE-TIP UYGULAMASINDA “AYDINLATILMIŞ ONAM”

Kişinin kendi bedeni üzerinde karar verme hakkının bütünleyicisi olarak, tıbbi işlemler öncesinde aydınlatılmış onamının alınması bugün itibariyle Türk mevzuatında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Hekim ile hastanın doğrudan temas ettiği durumlarda yapılması gereken aydınlatmanın ve onam işlemlerinin, tele-tıp uygulamalarında da birebir geçerli olduğu söylenmelidir.

Bunların yanı sıra, Tele-tıp uygulamasının özelliği dikkate alınarak ek açıklama ve bilgilendirmelerin de yapılması gereklidir. Örneğin, uygulamanın nasıl çalıştığı, gizlilik konuları, kayıt yapılıp yapılmadığı, gizliliğin ihlali dahil olası teknolojik sorun ihtimalleri de hasta ile paylaşılmalıdır. Aydınlatılmasının görüntülü görüşme esnasında doğrudan hekim tarafından sözlü olarak yapılması esas olup, sonrasında hastanın bu konuda elektronik aydınlatılmış onam formuna elektronik imza vermesi istenebilir. Hastanede gerçekleşen onamlar da bu şekilde bir bilgilendirme görüşmesinin ardından, gerekli ise yazılı onamın imzalanması ile sonuçlanmaktadır.

  1. TELE-TIP UYGULAMASINDA TEDAVİYE YÖNELİK ÖNERİLER GETİRİLMESİ, REÇETE DÜZENLENMESİ

Yukarıda belirtilen tüm koşulların sağlanması, yani hasta ile güvenli bir platformda görüşmenin yapılması, kimlik doğrulamasının sağlanması, hastanın aydınlatılması ve onamının alınması, yükle-ve-gönder uygulaması ile hastaya ait güncel bulguların değerlendirilmesi ve sonucunda hekim tarafından; “hasta-hekim ilişkisinin” ve “yeterli muayene şartlarının” oluştuğuna kanaat getirilmesi durumunda, hastanın tedavisinin düzenlenmesi ve gereklilik halinde e-reçete yazılması önünde bugün itibariyle yasal bir engel bulunmamaktadır.

  1. TELE-TIP UYGULAMASI VE MESLEKİ MESULİYET SİGORTASI

21.07.2010 tarih ve 27648 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında” tele-tıp uygulamalarının zorunlu mesleki sorumluluk sigortası kapsamında olup olmadığına ilişkin açık bir hükme yer verilmemiştir. Bununla birlikte Genel Şartların A.1.4 maddesinde, poliçenin sigortalının tüm mesleki faaliyetlerini kapsayacağı, poliçede mesleki faaliyetin yerinin belirtilmemesi veya eksik belirtilmiş olmasının poliçe kapsamını etkilemeyeceği belirtilmiş, A.2 maddesinde sigortanın, sigortalının Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ifa ettiği mesleki faaliyetleri için geçerli olduğu düzenlenmiş ve A.3 maddesinde ise, teminat dışında kalan haller arasında tele-tıp uygulamalarına yer verilmemiştir.

Ancak A.3.a maddesi ile; “Sigortalının, poliçe kapsamında yer alan ve sınırları hukuk kuralları veya etik kurallar ile tespit edilen mesleki faaliyeti dışındaki faaliyetlerinden kaynaklanan tazminat talepleri” kapsam dışında tutulmuştur. Tele-tıp uygulamasını doğrudan yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmadığından, tıp otoritelerince (örneğin Türk Tabipler Birliği veya uzmanlık derneklerince) söz konusu uygulamanın tıbbi standartları ve etik ilkeleri belirlenir ise, sigorta kapsamında sayılmasının önünde hukuken bir engel bulunmamaktadır.

  1. BAŞARILI BİR TELE-TIP UYGULAMASI İÇİN ATILMASI GEREKEN ADIMLAR
  • Tele-tıp uygulaması ile ilgili sağlık alanında ulusal planlar oluşturulmalı, yeterli koordinasyon sağlanmalı ve yeterli kaynaklarla desteklenmelidir.
  • Güvenli iletişim altyapısının bileşenleri ve şartları tanımlanmalı, E-nabız uygulamasına benzer ya da entegre sistemler üretilmelidir.
  • Tele-tıp uygulamasının bilimsel standartları belirlenmeli uygulama kılavuzlar oluşturulmalıdır.
  • Uzmanlık dernekleri kendi alanları ile ilgili yapılabilecek tele-tıp uygulamalarını kategorize ederek, hangi düzeyde yapılabileceğini belirlemelidir.
  • Tüm sağlık kuruluşlarında mevcut olan elektronik sağlık kayıtlarının tele-tıp uygulaması ile entegrasyonu sağlanmalıdır.
  • Tele-tıp uygulamasının yasal sınırları belirlenmeli ve gerekli düzenlemeler bu kapsamda lisans verilmiş sağlık kuruluşları oluşturulmalıdır.
  • Uygulamanın en önemli handikabı olan fiziksel muayenenin gerekli durumlarda hizmeti sunan sağlık kuruluşunun evde bakım birimi ya da entegre edilen aile sağlık sistemi ile giderilebilmesinin önü açılmalıdır.
  • Sağlık hizmeti sunum yollarından biri olan Tele-tıp hizmeti kamusal ve özel geri ödeme sistemlerine dahil edilmelidir.
  • Tele-tıp uygulaması yapan hekimlerin tıbbi mesuliyet sigortası kapsamında olması sağlanmalıdır.
  • Sağlık hizmet sunucularının ve hastaların Tele-tıbbı normal sağlık hizmeti sunumunun alternatifi olarak görmemeleri sağlanmalıdır.

Dr.Öğretim Üyesi Av. Tunç Demircan.                      Uz.Dr.Eda Yorulmaz.                               

Prof. Dr.CoşkunYorulmaz

[1] Hodson, P.B. (2003). Telemedicine: A New Frontier.

[2] Doarn CR, Merrell RC. A roadmap for telemedicine: barriers yet to overcome. Telemed J E Health. 2008;14(9):861–2

[3] Taylor J, Coates E, Wessels B, Mountain G, Hawley MS. Implementingsolutions to improve and expand telehealth adoption: participatory actionresearch in four community healthcare settings. BMC Health Serv Res.2015;15(1):529.3.

[4] Ekeland AG, Bowes A, Flottorp S. Effectiveness of telemedicine: a systematicreview of reviews. Int J Med Inform. 2010;79(11):736–71.4. , Wootton R. Twenty years of telemedicine in chronic disease management–an evidence synthesis. J Telemed Telecare. 2012;18(4):211–20

[5] Mistry H. Systematic review of studies of the cost-effectiveness oftelemedicine and telecare. Changes in the economic evidence over twentyyears. J Telemed Telecare. 2012;18(1):1–6.

[6] Sanal gerçeklik uygulaması, psikoterapide ve bazı ruh hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır Bkz: https://imotions.com/blog/vr-therapy/, Araştırmacılar yaşlılara yardım edecek robotlar geliştirmektedir Bkz: https://time.com/5660046/robots-elderly-care/, Hastalara ilaçlarını ve zamanını hatırlatan Pearl isimli hemşire robot tasarlanmıştır (Pollack M. ve arkadaşları, (2002). Pearl: A Mobile Robotic Assistant for the Elderly)  Bkz: https://www.researchgate.net/publication/2494731_Pearl_A_Mobile_Robotic_Assistant_for_the_Elderly

[7] WHO Library Cataloguing-in-Publication Data, Telemedicine: opportunities and developments in Member States: report on the second global survey on eHealth, 2010

[8] Strehle EM, Shabde N. One hundred years of telemedicine: does this new technology have a place in paediatrics? Archives of Disease in Childhood, 2006, 91(12):956–959.

[9] Sood SP, et al. Differences in public and private sector adoption of telemedicine: Indian case study for sectoral adoption. Studies in Health Technology and Informatics, 2007, 130:257–268.

[10] Zanaboni P., Wootton R., Adoption of routine telemedicine in Norwegian hospitals: progress over 5 years BMC Health Services Research (2016) 16:496

[11] Wootton R, Bahaadinbeigy K, Hailey D. Estimating travel reduction associated with the use of telemedicine by patients and healthcare professionals: proposal for quantitative synthesis in a systematic review. BMC Health Serv Res. 2011;11:185.

[12] Jaatinen PT, Aarnio P, Remes J, Hannukainen J, Köymäri-Seilonen T. Teleconsultation as a replacement for referral to an outpatient clinic. J Telemed Telecare. 2002;8(2):102–6.

[13] Zanaboni P., Wootton R. Sayfa 11